24 Ekim 2008 Cuma

İzmit Körfezi

Biraz geç oldu izmit hakkında yazım ama; hiç yoktan iyidir diyerek bugün yazıyorum. cumartesi günüydü kocaeli maçı, perşembe gününe kadar biletler konusunda soru işareti vardı. Faşo aziz'in biletlere ayar çektiği hep söylendi durdu, ta ki perşembe günü Hodri Meydan'ın adamlığını görene kadar; renklerimiz farklı olsada benzer düşünceler, duygular içerisinde olduğumuzun bir kanıtı olarak biletlerimizi temininde bize yardımcı oldular ve faşonun planlarını bozdular. Hodri Meydan'a ne kadar teşekkür edilse az. Cumartesi sabahı bu bloğun diğer yazarlarının da içerisinde bulunduğu bir halısaha ekibine,, futbol dersi verdikten sonra salı pazarına geçip, izmit yoluna koyulduk. İzmit'e tam 19 otobüs gidiyordu İstanbul, biletler konusunda faşo ağa'ya verilen dersten sonra; tribünden de kendisinin hatrını sormak için yeterli bir kalabalıktı, 19 otobüs. İzmit'te Hodri Meydan'ın kardeşliğinden başka, bir de taş atıp kaçan bir gürüh tarafından karşılandık. Otobüslerden birinin şöförünün, muavin koltuğunda ki oğlunun başı yarıldı bu taşlardan. Hodri Meydan'a ne kadar teşekkür, bu gürüha da ne kadar bela okunsa az. Tribünde 42.dakikaya kadar oldukça mantardık, o dakika da kadiköy'de içeri girmesine izin verilmeyen davullarımız izmitte içeri girince olay değişmişti. Özellikle uzun zaman sonra, yakılan meşale ve sis bombaları, tribünü gazlayan başlıca etkenlerden. Televizyondan izleyenler ne derece vakıf oldular bilmiyorum ama; baya iyi bir tribün yaptık maçın geri kalanın da, özellikle 2. golü getiren "aşığım aşığım sana"yı uzun zamandır böyle söylememiştik. Takımla ilgili hiç bir umudum ve beklentim olmadığından, yediğimiz veya attığımız gollerde pek bir reaksiyon göstermedim kendi adıma. Yalnız maç 3-2 olunca, numaralıda bulunan kocaelililerin daha önceden verdiği "fenerbahçe kümeye" gazıyla, tellere hurra yapıp "fenerbahçe fenerbahçe adamın .mına kor" demekten geri koyamadık kendimizi. Maçtan sonra da faşonun halini hatrını sorduktan sonra, klasik deplasman gırgırı başladı tribünde. Pek çok ilin aksine izmit'in polisleri de dahil oldular buna. "amirim izin ver sarı desinler" denince direk kendi sarı diyen amir, bileti olmayan küçük çocukları kendi elleriyle tribüne sokan polisler, bizimle beraber aponun piçlerini anan ve meşaleye anlayış gösteren çevikler; hepsini tebrik etmek lazım. Böylesi emniyet mensuplarının bütün ülkemize, özellikle İstanbul'a yayılması dileğiyle... Sonuç olarak salı pazarı'na geri döndüğümüz de elimizde yalandan alınmış bir 3 puan, doya doya geçirilmiş bir 5 saat vardı. Kısmetse eskişehir yoluda gözükecek bu yazara, onu da paylaşmak dileğiyle...

Hiç yorum yok: