31 Aralık 2009 Perşembe

ilk yarının ardından

biraz değişik bir lig ilk yarısı oldu bu seneki. geçen sene de sivas iyi gidiyordu falan filan ama, bu sene iki anadolu takımı var liderliğe oynayabilecek puan durumuna sahip olan. ha bu iyi bir şey gibi duruyor ama, üç büyüklerin oyunlarının kötüleşmesi ile kendine biraz çeki düzen veren anadolu takımlarının üstlere çıkması yerine, üç büyükler kendini giderek geliştirirken anadolu takımlarının biraz daha fazla uğraşıp onlara yaklaşmasını tercih ederdim ben. türkiye futbolunun kalitesi giderek düşüyor çünkü. bu sene ligin tepesi de çok çetrefilli bir hal aldı dediğim gibi. normalde şu sıralarda 2 takım biraz ara açmış olur, bi takım da takipçi halinde gözükürdü ama şuan 5 takım arasındaki en büyük uçurum 5 puan. fenerbahçe kayıpsız başladığı ilk 8 haftadan sonra uzun süre kötü futbolla kötü sonuçlar alıp, sonunda liderliği kayseriye bıraktı. beşiktaş ise 12.liğe kadar düştükten sonra arka arkaya 8 galibiyetle 2.liğe kadar çıkmıştı zamanında. ama fenerbahçe-galatasaray yine ilk 2de bitirdiler ilk yarıyı. takımımın mentalitesine bakaraktan 2. yarıdan pek bi ümitli değilim ben bir beşiktaşlı olarak. geçen senekinden daha iyi durumda olmamıza rağmen zor gibi.. dediğim gibi türkiye futbolunun kalitesi de giderek düşüyor ne yazıkki. neyseki fenerbahçe ile galatasaray uefada grupları başarılı geçtiler. ama galatasaray belki de grup 3.sü olmayı tercih ederdi. fenerbahçeye nispeten iyi bir rakip gelmiş olmasına karşın grup 1.si olup da atletico madridle eşleşmek 4. torbadan wolsburg'u çekmek kadar talihsiz bir şey olsa gerek. beşiktaşın zaten sene başındaki futbolu ile ve mustafa denizlinin avrupadaki maçlarda koyabileceği kadar fazla defansif oyuncu koyma çabası yüzünden gruptan çıkmasının çok zor olduğunu tahmin ediyordum baştan. galatasaraya madrid karşısında şans, iki takıma da başarılar dileğiyle..

4 Ekim 2009 Pazar

Ankaragücü - Galatasaray

Maça çok az bir süre kala hemen kısa kısa notlarımı paylaşmak istiyorum..


Galatasaray'da Sabri, Emre Aşık ve Keita yok. Bu durumda Hakan Balta stopere kayıyor; sağda Uğur, solda Caner. Galatasaray'ın zorlanacağı aşikar.. Hücumda Keita'nın yokluğunu da fazlasıyla hissedecektir. Duran topların çok önemli hale geldiği bir maç olduğunu düşünüyorum. Ankaragücü Galatasaray savunmasını sık sık dengesiz de yakalayacaktır. Bunları değerlendirebilirse, son pasları iyi yaparsa kazanabilirler.

Galatasaray için duran toplar çok önemli. Kapanan ekiplere karşı zaten zorlandıklarını gördük, öne geçemezse vakit ilerledikçe her şey daha zor hale gelebilir.

Galatasaray bugün de kazanamazsa, basın artık kesinlikle rahat bırakmaz. Ve takım içinde de problemler iyice su yüzüne çıkar. Mutlaka kazanılması gereken bir maç olduğunu düşünüyorum.


Selametle
TzTa

26 Eylül 2009 Cumartesi

Galatasaray-Eskişehirspor




Yarın oynanacak maç öncesi biraz konuşmak istedim.


Öncelikle Galatasaray'ın savunmasında yine problem olduğunu görüyorum. Emre Aşık-Servet ikilisi rakibin hayli tehlikeli forvetlerine nasıl karşı koyacak izleyip göreceğiz. Orta sahada Ayhan'ın iyileşmiş olması, beklentilerin Mehmet Topal'ın kesilip Ayhan'ın tekrar kadroya girmesi üzerine yoğunlaşsa da, ben bunun böylesine zor bir maçta yapılacağını sanmıyorum. Zira bu kadar maç eksiğiyle, orta sahası hayli kuvvetli ve topa basan oyunculardan oluşan rakibi karşısında zorlanacağı apaçık.. İleride yine kimin oynayacağı handikap gibi gözükse de, ben Kewell-Arda-Keita-Baros dörtlüsünün yer alacağını düşünüyorum. Geçen hafta üç gol atan Nonda'nın takımda yer alması beklenebilir tabi ki, ama ben bunun için henüz kararsızım. --Nonda - Baros karşılaştırması yapan yazımı da en kısa zamanda yazmayı düşünüyorum.--

Eskişehirspor ligde yenilgisi olmayan takımlardan. Bu onlar için avantaj. Oyuncuların kafasında henüz yenilgi diye bişey yok, bu onlara fazladan motivasyon sağlayacaktır. Uzun kalecileri Ivesa yerden toplarda normal olarak zorlanıyor. Savunmalarının da uzun Lucko ve hava toplarında iyi olan El Saka'dan oluştuğunu düşünürsek Galatasaray'ın sürekli yerden oynaması yararına olabilir. Orta sahada Koray-Ragib iyi bi ikili oluşturabilir. Burak Yılmaz, Youla, Ümit Karan ve maç saatine yetiştirilmeye çalışılan Mehmet Yılmaz da takımın hücum gücünü oluşturuyor. Bu 4lü arızalı Galatasaray savunması karşısında, mutlaka gol bulacaktır diye düşünüyorum. Galatasaray'ın da ligin en çok gol atması dolayısıyla bizi gollü bir maç izleyeceğimiz düşüncesine itiyor.


Sonuç olarak gollü ve Galatasaray'ın 2 farklı galip geleceği bir maç bekliyorum. Skor olarak da 4-2 geçiyor içimden.. Ancak Galatasaray yenik duruma düşerse, o zaman biraz daha zorlanabilir. Ancak her ne olursa olsun güzel bir maç olacak, keyifle izleyeceğiz. Galatasaray galip gelirse, Alpaslan Dikmen için güzel bir hediye olacaktır.


Not: Galatasaray tribünleri bu maçta ultrAslan grubu lideri Alpaslan Dikmen'in ölüm yıldönümünde onu anacak. Maçın erken kopmasıyla tamamen Alpaslan Dikmen'e dönecektir. Allah'ın rahmeti üzerinde olsun, huzur içinde yat Alpaslan Dikmen.


Selametle
TzTa

19 Eylül 2009 Cumartesi

İki Resim Arasındaki 7 Fark


18 Eylül 2009 Cuma

Futbolcu ve Sigara


Futbolcuların çoğu sigara içer, ancak toplum sporcu kimliğine sigara gibi sağlığa zararlı bir maddeyi yakıştıramadığı için bir futbolcunun sigara içtiği ortaya çıkınca tepki gösterir. En son örneğini Hakan Balta'nın sigara içerken görüntülenmesiyle yaşıyoruz. Ondan önce sigarayla "yakalanan" Buffon, Zidane ve Rooney tepki görmüştü. Futbolcuların saha içi performansını zerre etkilemese bile, bir sporcuyu da geçtim insan olarak kimseye sigara içmek yakışmıyor.

   

Sadece Futbol


Elini attığı yeri kurutan, her girdiği ortamda kavga ve tartışma çıkaran bir siyasetçinin hırsları ve her şeye egemen olma tutkusu futbola bulaşırsa ne olur? İşte bu olur. Lig başladıktan sonra yapılan saçma sapan birleşme girişiminin sonucu Ankaraspor'un küme düşmesi oldu. Recep Tayyip Erdoğan'la Melih Gökçek'in çekişmesiymiş, Mahmut Özgener'in bilmem nesiymiş umurumda değil. Futbol yerine konuştuklarımızı görünce hayrete düşmemek elde değil. Bundan sonra ne olacak, Ankaraspor'un maç yapıp puan aldığı takımlara ne olacak, bekleyip göreceğiz. Ama ligin kalitesi, Avrupa ligleri seviyesi derken bu rezaleti yaşamak hayal kırıklığı.  

Ne olurdu futbola bulaşmasanız? Futbol bizim sevdiğimiz gibi, olduğu gibi kalsa ne kaybedecektiniz?

15 Eylül 2009 Salı

En Güçlü İhtimal

Futbol bazen sürpriz yapan, bazen de sonu çok belli olan bir oyun. Manchester United'ın senelerdir Şampiyonlar Ligi deplasmanlarında oynadığı maçlara bakınca, ne kadar kontrollü oynayacağını anlamak mümkündü. Geçen sene 6 deplasman maçında 8 gol atan Manchester sadece 2 gol yemişti. Maçtan önce yazdığım yazıda da Manchester'ın savunarak oynayacağını ve Beşiktaş'ın gol atmasının çok zor olduğunu belirtmiştim. Bu nedenle en büyük beklentim beraberlikti.

Açıkçası Beşiktaş beraberlik için gayet iyi mücadele etti. Orta sahadaki Anderson-Carrick-Scholes üçlüsünün pas trafiğini bozamasa da kontra-atakları ve Nani-Valencia ikilisinin kanattan getirdiği topların tehlikeli olmasını önledi. Ancak normal olarak rakibinin üzerinde gerekli baskıyı kuramadı. Bu noktada artık iki takım arasındaki kalite farkı ortaya çıkıyor. Bu maç 90 değil 180 dakika oynansa Beşiktaş bir gol bulamazdı malesef. Rio Ferdinand oynamamasına rağmen onun yerini alan Evans gayet iyi bir oyun çıkartırken, Manchester'ın yumuşak karnı sağ bek kim oynarsa oynasın aksamaya devam etti. Beşiktaş adına Ernst mükemmeldi, Serdar Özkan yine çok iyi bir oyun çıkartmasına rağmen oyundan alınmasına hiçbir anlam veremedim. Mustafa Denizli bu sene maçlara hiçbir şekilde katkıda bulunamıyor, dahası takımı baltalıyor. Beşiktaş adına sahada mücadele etmeyen yoktu, en kötü ise malesef taraftardı(en ucuzu 75 tl'lik bilet fiyatlarına selam olsun).

Sonuç olarak Beşiktaş beraberlik almak için elinden geleni yapsa da sezon başından beri yaşadığı gol atamama sıkıntısını bu maçta -üstelik çok az gol yiyen bir takıma karşı- da yaşadığı için maç en güçlü ihtimalin gerçekleşmesiyle sona erdi. Bir Paul Scholes hayranı olarak golü atmasına sevinmedim dersem yalan olur. Maçtaki en güzel iki görüntü ise Rio Ferdinand'ın tribündekilere poz vermesi, ve Owen'ın son dakikalarda kaçırdığı pozisyonu gol sanan Manchester taraftarına Beşiktaş taraftarının "Al! Al! Al!" diye tepki göstermesiydi. Türk Emre Tilev'le ilgiliyse tek bir kelime bile etmek istemiyorum.