26 Şubat 2009 Perşembe

Sert Adımlarla Her Yer İnlesin!

Maçtan önceki yazımızda, Galatasaray'ın bugün maça çıkarken en büyük kozunun taraftarı ve mücadelesi olacağını söylemiştik. Bugün bu takım son saniyeye kadar mücadele etmeseydi, bu maçı kazanamazdı. Maçı izleyenlerden, Kewell'ın attığı gol öncesi Bordeaux'nun sürekli topu kaybetmesi ve tribünlerin giderek sesini yükseltmesiyle beraber Galatasaray'ın presini artırmasıyla topun taca çıktığını kim inkar edebilir? Kim ikinci yarının başından itibaren bütün stadın coşkulu bir şekilde söylediği Gençlik Marşı'na etkisiz diyebilir? Maç 3-3 olduktan sonra bile taraftarın desteği kesmemesinin futbolcular üzerinde etkisi olmadığını kim söyleyebilir? Kuşkusuz kimse bunların aksini iddia edemez.

Sahada en çok mücadele eden ve en iyi oynayan futbolcuların başında Arda, Baros ve Barış geldi bana göre. Barış yine çok sayıda top kaptırdığı için etkisiz gözüktü ama defansif olarak çok iş yaptı. Baros da gol atmamasına rağmen hem çok iyi top sakladı, hem de defansı koşturdu ve yordu. Zaten muhtemelen maçın en çok koşan adamı Baros'tur. Arda Turan'a zaten söyleyecek söz yok. Attığı 2 golü de geçtim. Takım 1-0 gerideyken ve 3-3'ten sonra hep sorumluluk aldı, top taşıdı. Defansa da gereğinden çok daha fazla yardım etti.

Ve Sabri. Hafta sonu bu adama küfredildi, herkes tarafından ağır eleştirildi -ben de dahil!- ona rağmen çıktı bugün yine elinden geleni yaptı. 90. dakikada çektiği şut gol de olmayabilirdi, ama yine de çok iyi mücadele etti Sabri. Meira, Emre Aşık ve De Sanctis, sırasıyla yediğimiz 3 golün sebebi oldular. Hakan Balta ve Ayhan kendi standartlarının çok altındalardı, Lincoln de ortalamanın üzerinde bir oyun sergiledi, 3. goldeki asisti mükemmeldi.

Harry Kewell'ın attığı gol üzerine söylenecek hiçbir şey yok. Senelerce tekrar tekrar izlenecek bir gol olduğu ortada. Galatasaray'ın bu tip gollerinden de hep Fransız klüpleri nasipleniyor nedense :) Önce Prekazi ve Hagi'nin Monaco'ya attıkları goller, şimdi de bugünkü gol. Herkes hakkında konuşmuşken Mehmet Topal'ı es geçmek ayıp olur. Bir kere bu adam çok şanssız, öncelikle geçmiş olsun. Oyundan çıkmadan önce iyi oynuyordu, muhtemelen sakatlanmasa maçın sonuna kadar iyi oynayacaktı ama çıkması Galatasaray için daha hayırlı oldu. Özellikle geri düştükten sonra gol atmak için bir tane daha hücumda etkili oyuncuya ihtiyacımız vardı- ki Kewell farkını gösterdi girdikten sonra.

Açıkçası maçın daha 11-12. saniyesinde gol yedikten sonra 3-1 öne geçmek, 2 gol daha yiyerek turu tehlikeye soktuktan sonra son dakikalarda kazanmak, sadece inanmış bir takımın yapabileceği bir şey. Her galibiyetten sonra geri dönüp, bir sonraki yenilgiye kadar gitmeyen "2000 ruhu" tabii ki yine geri geldi. Üstüne üstlük bu maç oynanış şekli ve sonucuyla bana 1999 senesinde Şampiyonlar Ligi'nde yaptığımız son maç olan Milan maçını ve 2001 senesinde 2-0'dan 3-2'ye çevirdiğimiz Real Madrid maçını hatırlattı. Umarım bu sefer gitmez de bu sene Avrupa'da başarılar kazanırken görürüz Galatasaray'ı.

Bugünkü maçta sonuna kadar inançlarını ve hırslarını kaybetmeden varını yoğunu ortaya koyarak mücadele eden aslanlara, teknik ekibe, hiç susmadan takımı destekleyen taraftarlara teşekkürü bir borç biliyorum. Maçın adamı kuşkusuz Arda Turan'dır. Bülent Korkmaz'la ilgili daha sonra bir yazı yazacağım.

Hülasa, Galatasaray taraftarıyla birlikte savaştı ve bu maçı aldı. Efsane teknik direktör Jupp Derwall'e ve sonrasında Gheorghe Hagi'ye aynı şeyi söyleten, bugün yine sahadaydı:
"Galatasaray'ın adının olduğu her yerde umut vardır."

1 yorum:

UtkuBerk dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.