26 Eylül 2009 Cumartesi
Galatasaray-Eskişehirspor
Yarın oynanacak maç öncesi biraz konuşmak istedim.
Öncelikle Galatasaray'ın savunmasında yine problem olduğunu görüyorum. Emre Aşık-Servet ikilisi rakibin hayli tehlikeli forvetlerine nasıl karşı koyacak izleyip göreceğiz. Orta sahada Ayhan'ın iyileşmiş olması, beklentilerin Mehmet Topal'ın kesilip Ayhan'ın tekrar kadroya girmesi üzerine yoğunlaşsa da, ben bunun böylesine zor bir maçta yapılacağını sanmıyorum. Zira bu kadar maç eksiğiyle, orta sahası hayli kuvvetli ve topa basan oyunculardan oluşan rakibi karşısında zorlanacağı apaçık.. İleride yine kimin oynayacağı handikap gibi gözükse de, ben Kewell-Arda-Keita-Baros dörtlüsünün yer alacağını düşünüyorum. Geçen hafta üç gol atan Nonda'nın takımda yer alması beklenebilir tabi ki, ama ben bunun için henüz kararsızım. --Nonda - Baros karşılaştırması yapan yazımı da en kısa zamanda yazmayı düşünüyorum.--
Eskişehirspor ligde yenilgisi olmayan takımlardan. Bu onlar için avantaj. Oyuncuların kafasında henüz yenilgi diye bişey yok, bu onlara fazladan motivasyon sağlayacaktır. Uzun kalecileri Ivesa yerden toplarda normal olarak zorlanıyor. Savunmalarının da uzun Lucko ve hava toplarında iyi olan El Saka'dan oluştuğunu düşünürsek Galatasaray'ın sürekli yerden oynaması yararına olabilir. Orta sahada Koray-Ragib iyi bi ikili oluşturabilir. Burak Yılmaz, Youla, Ümit Karan ve maç saatine yetiştirilmeye çalışılan Mehmet Yılmaz da takımın hücum gücünü oluşturuyor. Bu 4lü arızalı Galatasaray savunması karşısında, mutlaka gol bulacaktır diye düşünüyorum. Galatasaray'ın da ligin en çok gol atması dolayısıyla bizi gollü bir maç izleyeceğimiz düşüncesine itiyor.
Sonuç olarak gollü ve Galatasaray'ın 2 farklı galip geleceği bir maç bekliyorum. Skor olarak da 4-2 geçiyor içimden.. Ancak Galatasaray yenik duruma düşerse, o zaman biraz daha zorlanabilir. Ancak her ne olursa olsun güzel bir maç olacak, keyifle izleyeceğiz. Galatasaray galip gelirse, Alpaslan Dikmen için güzel bir hediye olacaktır.
Not: Galatasaray tribünleri bu maçta ultrAslan grubu lideri Alpaslan Dikmen'in ölüm yıldönümünde onu anacak. Maçın erken kopmasıyla tamamen Alpaslan Dikmen'e dönecektir. Allah'ın rahmeti üzerinde olsun, huzur içinde yat Alpaslan Dikmen.
Selametle
TzTa
19 Eylül 2009 Cumartesi
18 Eylül 2009 Cuma
Futbolcu ve Sigara
Futbolcuların çoğu sigara içer, ancak toplum sporcu kimliğine sigara gibi sağlığa zararlı bir maddeyi yakıştıramadığı için bir futbolcunun sigara içtiği ortaya çıkınca tepki gösterir. En son örneğini Hakan Balta'nın sigara içerken görüntülenmesiyle yaşıyoruz. Ondan önce sigarayla "yakalanan" Buffon, Zidane ve Rooney tepki görmüştü. Futbolcuların saha içi performansını zerre etkilemese bile, bir sporcuyu da geçtim insan olarak kimseye sigara içmek yakışmıyor.
Sadece Futbol
Elini attığı yeri kurutan, her girdiği ortamda kavga ve tartışma çıkaran bir siyasetçinin hırsları ve her şeye egemen olma tutkusu futbola bulaşırsa ne olur? İşte bu olur. Lig başladıktan sonra yapılan saçma sapan birleşme girişiminin sonucu Ankaraspor'un küme düşmesi oldu. Recep Tayyip Erdoğan'la Melih Gökçek'in çekişmesiymiş, Mahmut Özgener'in bilmem nesiymiş umurumda değil. Futbol yerine konuştuklarımızı görünce hayrete düşmemek elde değil. Bundan sonra ne olacak, Ankaraspor'un maç yapıp puan aldığı takımlara ne olacak, bekleyip göreceğiz. Ama ligin kalitesi, Avrupa ligleri seviyesi derken bu rezaleti yaşamak hayal kırıklığı.
Ne olurdu futbola bulaşmasanız? Futbol bizim sevdiğimiz gibi, olduğu gibi kalsa ne kaybedecektiniz?
15 Eylül 2009 Salı
En Güçlü İhtimal
Açıkçası Beşiktaş beraberlik için gayet iyi mücadele etti. Orta sahadaki Anderson-Carrick-Scholes üçlüsünün pas trafiğini bozamasa da kontra-atakları ve Nani-Valencia ikilisinin kanattan getirdiği topların tehlikeli olmasını önledi. Ancak normal olarak rakibinin üzerinde gerekli baskıyı kuramadı. Bu noktada artık iki takım arasındaki kalite farkı ortaya çıkıyor. Bu maç 90 değil 180 dakika oynansa Beşiktaş bir gol bulamazdı malesef. Rio Ferdinand oynamamasına rağmen onun yerini alan Evans gayet iyi bir oyun çıkartırken, Manchester'ın yumuşak karnı sağ bek kim oynarsa oynasın aksamaya devam etti. Beşiktaş adına Ernst mükemmeldi, Serdar Özkan yine çok iyi bir oyun çıkartmasına rağmen oyundan alınmasına hiçbir anlam veremedim. Mustafa Denizli bu sene maçlara hiçbir şekilde katkıda bulunamıyor, dahası takımı baltalıyor. Beşiktaş adına sahada mücadele etmeyen yoktu, en kötü ise malesef taraftardı(en ucuzu 75 tl'lik bilet fiyatlarına selam olsun).
Sonuç olarak Beşiktaş beraberlik almak için elinden geleni yapsa da sezon başından beri yaşadığı gol atamama sıkıntısını bu maçta -üstelik çok az gol yiyen bir takıma karşı- da yaşadığı için maç en güçlü ihtimalin gerçekleşmesiyle sona erdi. Bir Paul Scholes hayranı olarak golü atmasına sevinmedim dersem yalan olur. Maçtaki en güzel iki görüntü ise Rio Ferdinand'ın tribündekilere poz vermesi, ve Owen'ın son dakikalarda kaçırdığı pozisyonu gol sanan Manchester taraftarına Beşiktaş taraftarının "Al! Al! Al!" diye tepki göstermesiydi. Türk Emre Tilev'le ilgiliyse tek bir kelime bile etmek istemiyorum.
Mustafa Denizli ve İhtimaller
Mustafa Denizli ihtimal hesaplamayı çok sever. Yeri geldiğinde bu maç için şansımız %51 diye açıklama yapar, yeri geldiğinde 26. hafta sonunda ligde yaşanacak kopma ihtimalini hesaplar. Şampiyonlar Ligi'nde mücadele edeceği B Grubu'ndan çıkma ihtimalini de yorumlamış: "Bu gruptan çıkmak için öncelikli olarak minimum ve maksimum puan sınırlarını belirlememiz lazım. Benim yaptığım çalışmalara göre bu grupta doğru zamanda doğru takımla 7 veya 8 puan bir üst tura çıkmamıza yetecektir. Herhangi bir şekilde elde edeceğimiz 10 veya 11 puan bizi üst tura çıkaracaktır". Açıklamada yanlış olan bir taraf yok, Şampiyonlar Ligi gruplarında 10 puana ulaşan takımlar genelde bir üst tura çıkmaya hak kazanır.
Biraz da Beşiktaş'ın bugün yapacağı maçın ihtimallerini konuşalım. Hem grubun açılış maçı, hem de rakibin grubun en iyi takımı olması nedeniyle bu maç Beşiktaş'ın grupta oynayacağı en önemli maçlardan biri. Manchester United bu grupta Beşiktaş'ın rakibi değil, onlara şimdiden gruptan 1. olarak çıkmış gözüyle bakabiliriz. Ancak Manchester United'ın Beşiktaş'ın rakipleri CSKA Moskova ve Wolfsburg'a puan bırakmama ihtimali de oldukça kuvvetli olduğundan, Beşiktaş'ın bu maçtan puan alması, rakiplerinin bir adım önüne geçmesi demek oluyor. İngiliz takımlarının deplasmanda İngiltere'de oynadıkları kadar iyi oynamadıkları bir gerçek. Üstelik geçmiş tecrübelerinden dolayı Türk takımlarından çekindikleri de ortada. Bu nedenle maç başlarken savunan bir Manchester United göreceğimizden oldukça eminim.
Bu noktada Beşiktaş'ın maç başında kuracağı baskının dozunu iyi ayarlaması gerekir, zira rakip forvette Rooney, orta sahadaysa onun önüne nokta ara pasları atabilecek kapasitede Carrick, Scholes, Anderson gibi oyuncular varsa, her kontra-atak tehlike yaratır. Cristiano Ronaldo ve Tevez ayrıldıktan sonra ezbere konuşup Manchester'ın geçen seneki kadar iyi olmadığını söyleyenlere hayret ediyorum. Bu hiçbir şey değilse o kulübede 23 yıldır oturan Sir Alex Ferguson'a büyük saygısızlık. Fergie'nin takımı tam bir sistem takımı, zaten ilk 11 oyuncusu olmayan Tevez'le mi güç kaybedecek? Geçen seneden tek eksikleri dünyanın en iyi 2 oyuncusundan biri olan Cristiano Ronaldo. Ama en azından bu hafta sonu Tottenham deplasmanında oynadıkları oyunu izlerseniz geçen seneden pek bir farkları olmadığını anlayabilirsiniz. Bir kere Manchester United çok komplike bir takım. Bir sürü hücum silahları var, takım savunmasını da Avrupa'da en iyi yapan takımlardan biri. Özellikle orta sahadaki pas alışverişleri hem rakibi yoruyor, hem de topun onlarda kalmasına neden oluyor. Stoper ikilisi bana kalırsa dünyanın en iyi ikilisi. Hücumda İngiliz takımlarının ortak silahı duran toplara ve Evra'nın sol kanattan yaptığı bindirmelere çok dikkat etmek lazım. Tabi bir de en büyük silahları, yanında Berbatov gibi bir pivot forvetle oynadığı zaman her an her şeyi yapabilecek kadar tehlikeli olan Wayne Rooney var.
Tüm bunlara karşın, Manchester United'ın sağ kanadının nispeten güçsüz olduğunu söyleyebiliriz. Yazının başında bahsettiğimiz Türkiye deplasmanlarından çekinme faktörü ve Beşiktaş taraftarının yaratacağı müthiş atmosfer, Beşiktaş'ın en büyük artıları. Artık Mustafa Denizli'nin sürpriz kadroyu falan boş verip Holosko'yu ilk 11'de, Ernst ve Fink'i de çift ön libero oynatması Beşiktaş'ın şansını artırır. Galatasaray maçında oldukça iyi bir performans sergileyen Serdar Özkan da maça başlayan oyuncular arasında olmalıdır. Oynadığı takdirde Nihat'ın da kendini kanıtlayacağını düşünüyorum. Manchester gibi senede sadece birkaç kez yenilen bir takımı yenmek için bir yol benim aklıma gelmiyor, umarım Mustafa hocanın aklında bir şeyler vardır.
İlk akla geleni en son söyleyeyim, bu maç sonunda onur kırıcı bir skor oluşacağını düşünmüyorum. Fink ve Ernst ikilisi iyi oynayıp Manchester United orta sahasını kilitlerse beraberlik bulunması ihtimaller dahilinde. O da Mustafa Denizli'nin performansına bağlı. Sonuç ne olursa olsun, bir taraftar için kendi stadında Manchester United'ı izlemek bile büyük bir keyif. Hem belki Beşiktaş bir galibiyet bile çıkarabilir, sonuçta o da düşük de olsa bir ihtimal.
Kanye West'in Egosu
Kanye West'in büyük egosu başına iş açmaya devam ediyor. İkinci kez bir ödül töreninde sahneye atlayarak antipati topladı. 2006'da en iyi video ödülünü Justice vs. Simian'a kaybettiğinde de sahneye atlayıp, "Ben klibimde Pamela Anderson'ı oynattım, 1 milyon dolar harcadım." gibi görgüsüzce açıklamalar yapmıştı. Şimdi de Taylor Swift'in aldığı ödülden sonra konuşmasını keserek Beyonce'nin videosunun daha iyi olduğunu söyledi ve çok da fazla şaşırtmadı. South Park'ın egosu büyük olduğu için eleştirdiği Kanye West, kendisini hiçbir şekilde değiştirmediğini gösterdi. Ona en iyi cevapsa, kendisi ödül aldıktan sonra, konuşmasını bitirme fırsatı bulamayan Taylor Swift'i tekrar sahneye davet eden Beyonce'den geldi. İzlemeyen varsa, videosu: http://www.youtube.com/watch?v=1z8gCZ7zpsQ
14 Eylül 2009 Pazartesi
Adebayor ve Gol Sevinci
Hepimizin bildiği gibi, Sheyi Emmanuel Adebayor bu senenin başında Manchester City'ye transfer olana kadar 3 sene boyunca Arsenal forması giymişti. Rakip takıma giden bir futbolcu taraftardan her zaman tepki görür, Adebayor'un transferinde de kural değişmedi. Premiere League'in 4. maçını yapmak için City of Manchester Stadium'a gelen Arsenal taraftarları Adebayor'u maç boyunca ıslıkladı ve aleyhinde tezahürat yaptı. Adebayor da onlara cevabını 80. dakikada golünü attıktan sonra Arsenal taraftarının olduğu ters tribüne 100 metrelik bir koşunun ardından kayarak yukarıdaki görüntüyü oluşturdu ve bu şekilde verdi. Birçok futbol sever Adebayor'un bu hareketini kınayacaktır ama bence Adebayor ayıplanacak bir şey yapmadı. Sonuçta tribündeki taraftarlar ona tepkilerini gösterebiliyor hatta küfür dahi edebiliyorsa, onun da kendini bu şekilde ifade etmesinin cezası en fazla sarı kart olmalı.